11 Şubat 2014 Salı

GEÇMİŞE AÇILAN KAPI (RESTORASYON)


Mezun olduğum bölümün sahasında hiç çalışmama rağmen çok seviyorum. Öğrenci olduğum yıllarda projeleri hazırlarken yaptığımız çalışmalardan bazıları hala elimde... Bu çalışmalara baktıkça o günlerde neler hissettiğimi neler yaşadığımı daha iyi hatırlıyorum. İlk Safranbolu ya restorasyon bölümünü okumaya geldiğimde buranın bir rüya olduğunu düşünmüştüm. Sanki zaman bu küçük ilçede durmuş ve hiç ilerlemiş gibi geçmişi gözlerimizin önüne cömertçe sergiliyordu. Bir müze düşünün ama tavanını tavan değil gökyüzü yani açık hava müzesi gibi. Han, hamam, çeşmeler, mezar taşları, konaklar, değirmenler, camiler herşey geçmişten bu güne kadar yaşamış ama biraz yaşlanmış görünüyordu. İlk kez eski tarihi bir yapıya girdiğimde çok garip hissetmiştim sanki geçmişte burada yaşayanların hayatına öylece girivermiştim kiminin bu evlerde bıraktığı eşyalar bile vardı. Bir tezenin yeleği, bir kız çocuğunun bileziği, bazen bir ahşap beşik, sandık aklınıza hayata dair ne geliyorsa ben bu boş çürümeye terkedilmiş evlerde hepsini gördüm. Ama yapılmaya başlayan restorasyon çalışmalarına şahit oldum. Cahilce üzeri yağlı boyayla saklanan temizleme çalışmalarıyla ortaya çıkan güzellikleri gördüm. Daha sonra bir konağın nasıl bir insan gibi kamburunun çıktığını gördüm. restorasyonu bittikten sonra nasıl gençleştiğini ve tekrar hayatın içinde bir pansiyon, restoran, müze olarak görev aldığını gördüm. İşte bu yüzden ben mesleğimi hiç yapamasam da çok seviyorum.